Pages

30 Mart 2013 Cumartesi

30.03.2013 - Renksiz




Sevgili Jiyong,

Çok uzun zamandır sana yazmadığımı biliyorum. Merak etme kendime yeni bir prens bulmadım. Sadece seni rahatsız etmek yerine bir deftere yazıyorum artık her şeyimi. Gerçi hiç samimi gelmiyor. Onun defter olduğunu biliyorum. Bana cevap vermez, beni anlamaz. Hiçbir şey bilmez. Sana bile anlatamayacağım şeyler oluyor aslında. O deftere yazıyorum onları da. Bu bana bu kadar aptalca gelse bile neden bilmem ona yazıyorum işte. Daha sonra tekrar okumuyorum da onları. Ders falan çıkardığım yok. Yazdıktan sonra orada öylece bıraktığım sayfalarca kelimeden başka şey değiller. Ama sanırım onları öyle terk etmek yazdığım tüm o iç karartıcı zırvayı da geride bıraktığım hissi veriyor. Belki de iyi hissetmemi sağlıyordur bu…

Ancak böyleyse bile bunu ben bilmiyor olmalıyım. Çünkü iyi hissettiğimi sanmıyorum. Onları orada bıraksam bile sahibini kokusundan tanıyan evcil hayvanlar gibi geri geliyorlar. Ama onların aslında birer çözüm için orada beklediğini biliyorum. Ben çözmeden gitmeyecekler.
Onlar gitmese bile ben gitmek istiyorum. Son zamanlarda sık sık boğulduğumu hissediyorum.  Vücudumdaki her bir noktadan topladığım enerjiyle kocaman bir çığlık atmak istiyorum. Etrafımdaki herkese “Ne haliniz varsa görün!” diyen sesimi duyurabileceğim bir çığlık olmalı bu. Sonra da görünmez olup gitmem gerekiyor.  Ne acıdır ki bir yandan da gündelik hayat denen bir şey beni burada kalmaya zorluyor. Kafamı kurcalayıp duran tüm o saçma sorunları çözmek istemiyorum. Bu bana o kadar yorucu geliyor ki… Ağzımı açıp tek kelime edesim gelmiyor. Ben sustukça da çoğalmaya devam ediyorlar. Ama yine de çözmeye çalışmak yerine kafamı dağıtmaya çalışıyorum. Yalan söylemeyeceğim kendi dünyama çekilip sevdiğim şeyleri yapmak her zaman olduğu gibi yine çok çekici geliyor bana. O an için unutuyorum. Sonra yine geliyorlar. Daha iç karartıcı şekilde…

En ufak şeyden bu kadar etkilenme belasını kendi başıma açtım, farkındayım. Aslında bu ilk başta güzeldi. Mutluluk oyunu oynuyordum kendi kendime. Hayat eğlenceliydi.  Ama üzerinden vakit geçtikçe baktım ki artık herkese zorla gülümser olmuşum. Yazı yazmaya pembe kalemle başlayıp rengimi kaybediyormuşum gibi hissediyorum şimdi. Rengimi kaybediyormuşum ve son taç yaprağı düştüğünde tek bir dal parçasından ibaret kalacakmışım gibi… Arkadaşlarımı dinlemek istemiyorum. Çünkü zaten sorunun en büyük parçalarıydı onlar. Gülmek istemiyorum. Çünkü bana böyle hissettiren insanlara gülmek ikiyüzlüce geliyor artık gözüme. Bu zamana kadar oyun oynarken üstünü örttüğüm şeyler o kadar birikti ki benim sevimli pembe çiçekli örtüm bunları gizlemeye yetmez oldu.  
Müzik dinlemek biraz yardımcı oluyor. Ama bu sefer de günün her anı her saniyemi kulaklıklarımla geçirmek istiyorum. Gündelik hayat buna da izin vermiyor biliyor musun? O hep, rutinle baş başa bırakıyor beni. Ondan vakit bulduğum küçücük zamanlarda müziğimi dinleyebilirsem mutlu sayıyorum kendimi.

Biliyorum hiçbir şey anlatmış sayılmam sana… Yine de sen ne önerirdin?
Peki, sahip olduğum sorunları çözmeme engel olan bu yorgunluktan kurtulabilir miyim?

Sevgiler…
Prenses.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Sample text

Sample Text