Sevgili Prens…
Hiç dünyada seni anlayacak tek bir insanın bile olmadığı
hissine kapıldın mı?
Ben bunu düşündüm.
Filmlerde görmüşsündür. Biri kendini yalnız hissettiğinde
kamera uzaktan gösterir, insanlar konuşup durmaktadır. Ancak bizim
karakterimizin gözleri boş bakar, onun etrafını dinleyecek hali kalmamıştır.
Hiçbirinin kendisi için doğru şeyi söylemediğini düşünmektedir.
İşte gerçekten öyle bir şey…
Ama filmlerde o karakterin ne düşündüğünü kamerayla
gösteremezler.
Sanırım ben biliyorum.
“Ne işim var burada?”
“Neden onlara anlattım ki?”
“Neden böyle şeyler söylüyorlar?”
“Belki de yardımcı olmak istediğinden öyle diyordur.”
“Hayır, hiç yardımcı olmadı.”
“Susun artık.”
“Buradan gitmek istiyorum.”
“Dinlemek istemiyorum…”
“Hepinizi susturup gitmek istiyorum.”
.
.
.
Hayır… Karakter kalkıp giderken tek bir kelime etmemiş olur.
Ya da sadece “yapacak bir işi” vardır. Diğerleri onun ardından şaşkın bakışlar
atar ve sıradan hayatlarına dönerler.
Gerçek hayatta bu kısım daha farklı.
Diğerleri sana yardımcı olmak adına ya da sırf boş konuşmak
için o kadar çok şey söyler ki kalkıp gitmezsin. Filmlerdeki karakterler bu
konuda çok sakin olabilir ama sen olamazsın. Sen gerçek bir insansındır çünkü. Diğerlerinin
söyledikleri seni mutlu edebileceği gibi incitebilir, sinirlendirebilir de…
Bu yüzden tepki verirsin.
Bu sefer de dışından bağırırsın: “Susun artık!”
“Bu sözleriniz beni o kadar çok üzüyor ki aslında bana
yardım etmek isteyişinizin hiçbir önemi kalmıyor. Lanet olsun, sadece dinleyip
susamaz mısınız? Geçerli bir öneriniz olmayacaksa sessiz kalamaz mısınız?”
Bunlar o an hissettiğin karmaşada sana mantıklı gelir,
karmaşadan sonra da mantıklı gelecektir muhtemelen. Ancak ne yazık ki bunları
bir kere sesli söylemişsindir. Artık dinleyip, öneriler bulmak adına seni
inciten insanlar seni nankörlükle suçlayabilecektir.
Tam da bu yüzden gerçek insanlar filmlerdeki karakterler
gibi mutlu olamaz. Gerçek insanların sorunları da gerçektir. Gerçek insanların
sorunlarını paylaştıkları kişiler de gerçek insandır. Ve emin olunacak tek şey
vardır, gerçek insanların aralarındaki ilişki filmlerdeki gibi basit değildir.
Gerçek insanlar yalnız hissettiklerinde hiçbir şey kolay
ilerlemez.
Onlar film karakterleri gibi içlerine kapanık değillerdir,
bir şeyler anlatmak isterler. Sadece anlatmak ve belki de birkaç faydalı öneri
duymak isterler. Ama bu böyle gerçekleşmez. Her zaman, her şey umulduğu gibi
gerçekleşmemek üzere kurulmuştur dünyada.
Bu yüzden kimse beni anlamıyormuş gibi bir hisse kapılıyorum
şu sıralar Prens.
Hayatımın en kötü dönemini geçiriyorum.
Etrafımdaki insanlar bana sürekli “Böyle olmadığı için
şanslısın.” diyorlar. Yaşadığım tüm güzel şeyler ve yaşamadığım tüm kötü şeyler
için şanslı olduğumu ben de biliyorum. Ancak ben şu an kötü şeylerden birini
yaşıyorum. Neden diğerleri buna üzülmeme karşı çıkıyor? Üzülmeye hakkım yokmuş
gibi davranıyorlar. Beni sürekli değer bilmezlikle yargılayıp beni
dinlememeleri kötü hissetmeme sebep oluyor.
Ve bu beni o kadar sinirlendiriyor ki sonunda onlara da söylüyorum.
Doğru tahmin, bu sefer de nankörlük yapmış oluyorum. Çünkü onlar beni düşünüp
de öyle söylüyorlar. Bunun için minnettarım. Yine de incineceğim pek çok şey
karışıyor söylediklerine.
Ne yazık ki gerçek hayatta ilişkiler hep böyle olmak
zorunda.
Yanımızda birileri olsun istediğimizde bu filmlerdeki gibi
olmaz, yorucudur. Ya da filmlerdeki gibi asil bir yalnızlık çekmeyiz. Sonunda her
şeyi düzeltip mutlu bir hayat sürmeyiz.
Evet, gerçek hayatta mutlu sonlar yoktur Prens. Zira gerçek
hayatta ne adı ölüm olmayan bir son yaşanır; ne de koca bir yaşam süresini
sadece “mutlu” ya da “mutsuz” olarak adlandırmak mümkündür.
Yalnız başına ya da birileriyle…
Neşeli ya da üzücü şeylerle birlikte…
Yaşayıp gidilir sadece.
Ben bu aralar yaşayıp gidiyorum işte Prens.
Seni sormalı.
Sevgiler…
Prenses.
Prenses.