Bu yalnızca bloğun tanıtım yazısı olacak. Bu bir mektup
değil.
Bu bloğu açmak için bir nedenim var. Elbette var! Nedensiz yere
blog açanların bile bir nedeni var sonuçta. Onların nedeni, nedensiz yere blog açmak! Benim nedenim günlük tutmak. Çoğunlukla
insanlar bu nedenle açıyorlar sanırım. Benim de başka bir bloğum var aslında. Ancak
o rastlantısal şeyleri rastlantısal olarak yazdığım bir yer daha çok. Ona günlük
demek biraz zor.
Daha önce yalnızca bir kez günlük tutmayı denedim. Şu süslü
defterlerden bile almıştım. Yalnızca beş sayfasını doldurdum sanırım. Hatta o
kadar bile olmayabilir. Bir japon balığıyla ilgili bir şey yazdığımı
hatırlıyorum. Dönüp baktığımda, beş sayfa onun üzerine konuşacak kadar eli boş
biri olmadığımı umuyorum. Belki birkaç mektuptan sonra bunu da bırakırım, kim
bilir. Yalnızca deniyorum.
Gelelim asıl meseleye… Neden bu mektupları Ji Yong’a
yazıyorum?
Aslında bu fikir bir filmden geldi aklıma. Genç bir çocuk saygı duyduğu bir sanatçıya mektuplar yolluyordu. Düşünüp taşındım ve en saygı duyduğum sanatçının Big Bang’teki G-Dragon olduğuna karar verdim. (Elvis ve Sinatra bir yana tabi ki. Ancak kendi dönemimden birini seçmek daha uygun gibiydi. Anlamışsınızdır.)
Aslında bu fikir bir filmden geldi aklıma. Genç bir çocuk saygı duyduğu bir sanatçıya mektuplar yolluyordu. Düşünüp taşındım ve en saygı duyduğum sanatçının Big Bang’teki G-Dragon olduğuna karar verdim. (Elvis ve Sinatra bir yana tabi ki. Ancak kendi dönemimden birini seçmek daha uygun gibiydi. Anlamışsınızdır.)
Şu izlediğim filmde, genç çocuk mektupları sanatçının kendi
adresine gönderiyordu. Ben böyle yapmayacağım, çünkü ne GD’nin özel adresini
araştıracak ve bana cevap vermesini umacak kadar aptalım, ne de Korece öğrenmek
için zamanım var. Hal böyle olunca onu bloğumun başında dikilecek Peri Annem
yapmaya karar verdim. Evet, Peri Anne diyorum. Prens kılığında bir Peri Anne
hem de. Asya-severin en büyük zayıflığı oppacılık diye düşünüyorum. Asya’lı
sanatçılara gerçekten saygı duymak yerine onları kaşına gözüne bakarak sınıflandırıyoruz.
Böylece asıl meseleyi kaçırıyoruz. Tabi bu benim düşüncem. G-Dragon tipine
bakmadan ve ona aşık olmadan sevdiğim, en saygı duyduğum insandır. Bana kalırsa
o sihirli biri. Hatta laf aramızda büyücü bile olabilir. Boş zamanlarında
Hogwarts’ta takılıyormuş diye duydum ^^ Her neyse… Onu oppası olarak gören
varsa, aşık olan, benden daha çok seven ya da sevdiğini sanan… Lütfen yanlış
düşüncelere kapılmasınlar. Ben sadece Peri Anneme, onun gerçek adını, yani Ji
Yong’u kullanarak mektuplar yazacağım.
Bunu kimse okumak zorunda değil. Yalnızca içimi döküyorum. Tek
bir görüntülenmem olmayabilir. Hiç takipçim olmayabilir. Ama ben pek çok şeyi
Prense, hiçbir sansür kullanmadan, içimden nasıl geliyorsa öyle anlatmaya karar
verdim. Yine de asosyal bir prensesin yazdıklarını merak eden olursa beklerim.
Birkaç güne mektuplarımı yayınlamaya başlarım.
Sihirli okumalar dilerim… Yani okuyan olursa… Her neyse,
öyle bir şeyler işte.
0 yorum:
Yorum Gönder